
Muharrem BAYRAKTAR
Hocaefendi denilerek devletin bütün kadrolarının teslim edildiği FETO'nun, terör örgütü lideri olarak hedef tahtasına oturtulması devletin 15 yılına mal oldu. Bilanço korkunç:
'Darbe girişimi, yüzlerce ölü, binlerce yaralı, mahvolan devlet kurumları, sosyal ve psikolojik çöküntü.'
Hükümetin 'biz kimsenin verdiği akıla muhtaç değiliz' siyaseti, ülkeyi bu sonuca getirdi.
Sonunda da bütün bu yanlış siyasetlerin icra makamında olan Erdoğan'dan açıklama geldi:
'Bu hain örgütün gerçek yüzünü daha önce ortaya dökemediğim için Rabbim de ve millet de bizi affetsin!'
Rabb'in de, milletin de affedip affetmeyeceği konusunda söyleyecek sözümüz yok.
Erdoğan'dan gelen 'cemaat politikamız yanlıştı' itirafını duyunca söyleyeceğimiz tek şey var: Keşke 2001 yılında Beylerbeyi'nde buluştukları Prof. Dr. Haydar Baş'ın kendisini saatlerce uyardığı Fethullah hareketinin iç ve dış organizasyonlarının devlet için ne büyük tehlike arz ettiği uyarılarına kulak verseydi.
15 yılımız heba olmayacaktı!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın FETÖ konusunda yaptığı açıklamalar ve verdiği mücadele esnasında, konuşmaları arasına sıkıştırdığı çok önemli bir cümle daha var.
Bir hafta önce Beştepe Kongre Kültür Merkezi'nde yaptığı bu konuşmada şöyle dedi:
''Suriye'de, Irak'ta, Libya'da oynanan oyunu da bozacağız. Bunların hiçbiri ülkemizde yaşananlardan bağımsız değildir, hepsi aynı senaryonun farklı sahnelerinden ibarettir.'
Erdoğan'ın FETÖ darbe girişiminin bastırılması konusunda yaptığı konuşmada, 'Türkiye eliyle tahrip edilen Suriye, Irak ve Libya'da da oyunları bozacağını' ifade etmesi ne anlama geliyor?
Gerek Irak, gerek Libya ve gerekse Suriye, Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında yerle bir edilen, Saddam ve Kaddafi'nin öldürüldüğü ülkeler.
Batının bu oyununda Türkiye, 'gönüllü olarak' kullanıldı.
Irak parçalandı, Libya parçalandı, Suriye parçalanmaktan beter edildi.
Bu dehşet tablosunda Türkiye, gönüllü bir oyuncu idi.
BOP'un gönüllü oyuncusu idi.
Bu oyun gereği, canciğer olduğu Suriye yönetimi ile bir anda kanlı bıçaklı hale getirildi. Yüz binlerce kişi öldü, milyonlarca kişi Türkiye'ye sığınarak ülke için 'ağır bir yük' haline getirildi.
Türkiye, iç savaşa müdahale ettirildi, Rusya ile arası bozuldu.
Ama hep kaybeden taraf oldu.
İşte tam da Erdoğan'ın Putin'le görüşmesine günler kala, 'Suriye'de, Irak'ta, Libya'da oyunları bozacağız' açıklaması, Türkiye'nin bu ülkeleri perişan eden politikalardaki 'kullanılan oyuncu' rolünden vazgeçeceği ve yüz seksen derece ters bir politik düzleme gireceğinin sinyali mi?
Halep tamamen Rusya ve rejim güçlerinin eline geçmek üzere iken, Türkiye içeride büyük bir darbe tehdidine maruz kalmışken ve Erdoğan'ın var gücüyle Rusya ile tam barış tesis etme çabası ortada iken, bölgeye bir Türk müdahalesinin düşünülmesi mümkün olmayacağına göre geriye tek ihtimal kalıyor:
'Türkiye, Ortadoğu'da BOP merkezli ?figüran-oyuncu' olma politikasından vazgeçecek, Şam'a barış eli uzatacak ve bunu Erdoğan kanalıyla bütün dünyaya duyuracak.'
Belki de 'Allah bizi Ortadoğu politikalarından dolayı da affetsin!' açıklaması bile gelir.
Neden olmasın, zararın neresinden dönersen kâr' değil mi?
Nasıl olsa ülke tecrübe ve liyakat yöntemiyle değil, deneme yanılma yöntemiyle yönetiliyor!