KONU: Sakarya İli Ferizli ve Karasu ilçe sınırları içerisinde bulunan, 5 köyü içerisine alan ve 40 bin kişinin ise geçimini sağladığı tarım arazileri, paralel bir suç örgütü tarafından devletin mahkemeleri ve adaletini kullanarak ellerinden alınmaya çalışılmasıdır.
Osmanlının çökme noktasında bile ihanet edilmeyen bu aziz millete, 1947 de, dönemin paralel örgütü vasıtasıyla sahte, düzmece ve yalan yanlış belgelerle devletin mahkemeleri kullanılarak, 1947 de ihanet edilmiştir.
Yerel mahkemeler bu ihaneti görerek paralel çeteye geçit vermediği halde 1947 Yargıtayı bu zulüm şebekesi lehine hüküm vermiştir.
Milletin İtirazlarını göz önüne alan 2013 Yargıtayı, bu ihaneti görmüş ve 1947 Yargıtay kararını tabir yerindeyse paramparça ederek, milletin efendisi olan biz köylülerin leyine karar vermiştir.
Lakin paralel çete boş durmamış milletin efendisi olan tarım kesiminin sahipsizliğinden faydalanmak suretiyle zulmüne devam etmektedir.
Olay, sizlerden önceki milletvekillerinin malumu olduğu gibi, hiç şüphesiz onlarca kez sizlerinde malumudur.
Sayın milletvekillerimiz!
2013 Yargıtay'ının, milletin lehine bozma kararını göz önüne alarak, bulunan belgeler ışığında, öncelikle devleti dolandıran bu suç şebekesinin ipini pazara çıkarmak ve tarım kesimine yapılan 70 yıllık zulme son vermek maksadıyla, milletin reisi olan, Sayın Cumhurbaşkanı'mız Recep Tayyip Erdoğan'a gitmeden önce, milletin vekilleri olan sizlerden, Sakarya kamuoyu önünde son kez yardım istemekteyiz.
Lütfen bizlere yardımcı olun...
Kamuoyunu aydınlatmak adına 70 yıllık bey davası nedir sorularına özetle cevap verelim
Osmanlı dönemi sonlarında sıtma mücadelesi yetersiz kalınca, devlet göl ve bataklık alanlarını kurutanlara buraların tapularının verileceğine dair kanun çıkarmıştır. Ali Bey bin Abdullah adlı bir şahıs yasadan istifade maksadı ile Akgöl ve etrafındaki sazlığı kurutmak üzere tapu değil bir imtiyazname alır.
SORU: Bu imtiyaznameyi hangi makamlar verdi?
Alanın büyüklüğüne göre; Kaymakam ve mahalli idarelerden başlayarak Sadrazam ve Padişah iradesine kadar uzanan bir yetki kademesi o zaman ki kanun ile belirlenmiş idi. Bu büyüklükte bir alanın imtiyazı Sadrazam ve Padişah tarafından onaylanması gerekirdi.
İmtiyazın Kim tarafından verildiği; o tarihteki mahkeme tarafından dahi tespit edilememiştir. Büyük ihtimalle, dönemin paralel çeteleri eliyle, mahalli idareden alınan bir ruhsat idi. Zira tapuya işlettirilmesinden sonra her nasıl ise yok edilmiştir.
SORU: Peki Göl kurutuldu mu veya dolduruldu mu?
Ne kurutuldu nede dolduruldu. Zira gölün taban seviyesi deniz seviyesinden düşük olduğu için bugün ki teknoloji ile dahi kurutma tamamen yapılamaz. Doldurulma olayı Adapazarı Ovası ( Akova ) gibi Sakarya nehri tarafından kış aylarında meydana gelen taşkınlarla taşıdığı ?Alüvyon' dolgudur. Yani bu araziler, gölün bırak tığı araziler değil Sakarya'nın geri çekilmesinden dolayı oluşan arazilerdir.
SORU: Bahsi geçen ve 5 köyü kapsayan arazi 80.000 dönüm müdür?
Köyleri kapsayan arazi 27.000 dönümdür.80.000 dönüme kadar uzanılamadı. Zira 2013 Yargıtay'ın kararı planları bozdu ve bozma kararındaki sebeplerden biride; bütün zamanların davalarına ve 1947 yılı Yargıtay katliamına rağmen tapuların gerçekliği konusundaki çekinceleri açıkça beyan edilmiştir. 2013 bozma kararı olmasaydı Sakarya nehrinin doldurduğu alanları dahi dava edeceklerdi.
SORU: Verilen imtiyaz tapu yerine geçer mi?
İmtiyaz koşullu verildi. Göl ve bataklık alan kurutulacak ve belli bir süre için de bitirilecek. Kurutuldu mu? Hayır, Dolduruldu mu? Hayır. İmtiyazı alan şahıs Ali Bey 1310 tarihinde aldığı bu belgeyi tapuya kaydettirmenin dışında hiç bir şey yapmamıştır ve 1319 yılında da ölmüştür. Kurutma yapılmadığı ve imtiyaz sahibinin ölümü ile imtiyaz işlemden kalkar, hükümsüz kalır. Tapuya dönüşmez. Tapuya dönüşmeyen imtiyazdan dolayı da miras söz konusu olamaz.
SORU: peki, Varislere Tebligat kanununa uygun olarak yapıldı mı?
Tek varisi olan eşi adreste bulunamayınca; mahalli gazetede ilan verilmiş kanuni süre dolunca da resmi gazetede neşredilmiştir. Olay resmi gazete ile tamamen kanuna uygun bir şekilde sonlandırılmış olup, imtiyaz tapuya dönüşmeden ve miras hukukuna ilişkilendirilmeden kapatılmıştır.
SORU: Bahse konu olan arazide muhacir tapularının olduğu söyleniyor?
Evet, Başbakanlık Osmanlı arşivi ve İstanbul Çağlayan adliyesi arşivlerinde yeminli tercümanlar vasıtasıyla uzun soluklu araştırma sonucunda; 1310 tarihli imtiyazın verilişinden önce 1305 ve 1306 tarihinde yani 4 ve 5 yıl önce Osmanlı hükümeti 363 adet tapuyu balkan göçmenlerine tahsis etmiştir. Bu tapular 20 yıl süreyle satılamaz ve devredilemez hükmü taşımaktadır.
SORU: Devlet 5 yıl önce verdiği tapu üzerinden yeni bir tapu mu icat etmiş?
Devlet 1310 tarihinde tapu vermemiş, imtiyaz vermiş. Sonradan bazı art niyetlilere açık kapı bırakmamak için imtiyazı iptal ederek kapıyı kapatmıştır. Ama aradan 31 yıl geçtikten sonra Osmanlı devleti yerine Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuş ve Ali Bey vereseleri Osmanlıların zamanında yakalayamadıkları fırsatı ne hikmetse 1947 yılında yakalamışlardır.
SORU: 1947 yılında ne oldu da varislerin iştahı kabardı?
Varisler; bu olaya münhasır olarak varis olamazlar. Zira bu olayda miras hukukunu ortaya koyacak bir mirasta yoktur. Tapuya dönüşmeden mahkeme kararı ile hükümsüz kılınmış ve usulüne uygun şekilde tebliğ işlemi tamamlanmış imtiyazın miras hukukuna tabi tutulması dünyanın hiçbir yerinde olmaz, olamaz ama her ne hikmetse dönemin paraleli oldurmuş.
SORU: 1947 de ne oldu?
1947 de varis konumundaki şahıslar Kandıra hukuk mahkemesine müracaatla; imtiyaz sahibi eşinin ölümünden sonraki miras hakkının baki olduğunu beyanla Tapu, Orman ve Hazine aleyhine dava açmışlardır. Mahkeme göl kurutulmadığı ve imtiyazın sahibinin ölümü üzerine imtiyaznamenin hükümsüz kılındığını beyanla davayı reddetmiştir. Ancak dönemin paralel Yargıtay'ı, Ali beyin eşini doğmamış hakkı ile tapu icat ederek hak sahibi durumuna sokmuştur.
SORU: Paralel Yargıtay derken neyi kastediyorsunuz?
Dönemin Paralel Yargıtayı; imtiyaznamenin ve 332 yılı iptalini içeren mahkeme kararının yok edilmesinden sonra ortada bir engelin kalmadığına inanarak tapu yaratmış ve kişileri mirasçı konumuna getirmiştir. Bir diğer deyişle; bir devlet kuruluşu olan Yargıtay'ın devlet kuruluşu olan Orman ve Hazinenin hakkını haleldar etmiş en önemlisi bir hukuk katliamı işlemiştir.
SORU: 1947 Yargıtay katliamı köylüleri nasıl sıkıntıya soktu?
Bu karar emsal gösterildi ve köylülere peş peşe davalar açıldı. Yargıtay'ın icat ettiği tapu sınırlarının da dışına çıkılarak davalar açılmıştır. Neyse ki yine aynı Yargıtay bu defa çok geçerli sebepler sıralayarak köylülerin lehine mahkeme kararını bozmuştur.
SORU: Şu anda durum nedir?
Bozulan davaların duruşmaları; Yargıtay talimatı doğrultusunda bir dosyaya toplanması ve davanın Sakarya Kadastro mahkemesi yetkisine verilmesi sebebiyle 2014/173 esas nosu ile yargılamaya devam edilmektedir.
SORU: 58 Parsel ve 600 dönümlük küçük bir alan nasıl oldu da ana davadan ayrı olarak karara çıktı?
Adatepe köyümüzde; köy evleri yanlarında bahçeleriyle birlikte 58 adet parsel ve 180 dönüm alan, ayrıca Konacık köyünde Sakarya nehrinin doldurduğu 30 parsel ve 420 dönüm tarım arazisi ki bunların kurutma ruhsatı ile uzaktan ve yakından hiçbir ilgisi yoktur. Bahse konu 58 parsel ve toplamda 600 dönümlük arazi için yerel mahkeme kararına bilgisizlik sonucu itiraz edilmediği için temyize gitmeden kesinleşmiştir.
SORU: Şu an ki hukuki durum ne aşamadadır?
Kesinleşme süresi 10 yılı geçtiği için mahkemeden karar iadesi talebi yapılamamaktadır. Bu 600 dönüm kira bedeli ( ecrimisil ) ve satış kararı ( izaleyi suyu ) çıkmış ve tarım köylülerince temyiz edilmiştir.
Kesinleşen 600 dönüm tarım arazisi için kamu yararına bozma hükmünün uygulanarak, ana dava ile birleştirilmesini ve yargılamaya bu şekilde devam edilmesi talep edilmektedir.
SORU: 1947 paralel cinayetini 2013 Yargıtay'ı nasıl bozdu?
2013 Yargıtay'ı bozma gerekçesi olarak beş madde öne sürmüştür.
- Sahte tapu sahibi Rum veya Ermeni devşirmesi Ali Bey'in, dolandırıcı varislerinin sahte evraklarla hak iddia ettiği, sahte tabunun ise (gerçek tapu sınırlarına uymaması)
- Sahte ve uydurma belgelerle aldatıldığı iddia edilen 1947 mahkemesine, vergi kayıtları sunulduğu halde, dönemin paralel yapısının yönlendirmesiyle, (1947 mahkemesinin vergi kayıtlarını dikkate almayışı)
- Gölün kurutulamadığına dair birçok bilirkişi raporu olmasına rağmen, (ne hikmetse? 1947 paralel mahkemesinin arazide detaylı jeolojik araştırma yaptırmaması)
- Tapu gerçekse? Ki değil (2013 mahkemesinin bozma gerekçeleri doğrultusunda, gerçek olmadığı mevcut 'kaynaklarca' tescillenmiştir) (1947 mahkemesinin araziyi işleyen biz köylülerin hakları olan, zilli yet haklarıyla ilgili araştırma yapmayışı veya dönemin paralel yapısı tarafından yaptırılmayışı)
- 2013 Yargıtay kararı, 1947 Yargıtay kararında, Rum ve Ermeni devşirmesi Ali Bey varislerinin haklarının saklı tutulmasına karar vermiş olsa da, (2013 Yargıtay bozma kararı, tapunun gerçek tapu olup olmadığının yeniden tapulardan araştırılmasını şart koşmuştur)
2013 Yargıtay'ının bizim lehimize bozma gerekçeleri göz önüne alınarak
İki tercüman tutulur, tapularda uzun araştırmalarla birlikte Sakarya üniversitesinin oluruyla da sondaj çalışmaları yapılır.
Tapulardan elde edilen belgeler ve sondaj sonuçları, Rum ve Ermeni devşirmesi Ali Bey'in varislerinin sahte tapuları, gerçek belgelerle çürütülür. Ve bu belgelerin birer kopyası, konuyla ilgili mahkemenin dosyasına konur ve mahkeme günü beklenir?
Adatepe mahallesi Bey davası Platformu adına
Mehmet SAĞLAM
