BERAT GECESİ UYDURMALARI
VE CAN SIKAN BU GÜNKÜ CUMA HUTBESİ
Bu gün (26 Mart 2021) cuma hutbesini mahallemdeki küçük bir camide dinledim ve yine beni fazlaca sinirlendirdi, yordu.
Cuma hutbelerinin çoğunda adeta işkenceye uğrarım maalesef.
Bu gün, öyle şeyler, peygamberimize atıf yapılarak iftira atıldı ki üzülmek bir yana gel de öfkelenme.
Nerede uyduruk rivayet (söylenti) varsa hutbede serdedildi bu gün.
"Berat gecesinde Allah rahmetiyle muamele eder"miş.
(Diğer geceler rahmetten uzakmış gibi)
"O gece Allah dünya semasına iner (miş), Köpek kabilesi koyunlarının tüyleri kadar insanı afv ede (miş).
"Yok mu afv dileyen afv edeyim, yokmu isteyen vereyim der (miş).
(Bu rivayetlerin orijinallerini ilgilenenler için aşağıya alıyorum)
Daha ne hikâyeler dinledik bu gün.
Diyanet Teşkilatının yer yer hataları da olsa, güzel hizmetlerinden olan, benim de abone olup elde ettiğim 44 ciltlik eser İSLAM ANSİKLOPEDİSİ.
Müftülüklerimizde satışı yapılan bu eserin 5. Cilt 475. Sayfasında BERAT GECESİ maddesi işlenmekte olup bu gece ile ilgili rivayetlerin tamamının uydurma olduğu açık seçik yazıldığı halde kendi sattıkları bu esere aykırı bilgi verilmesi üzüntü vericidir.
Seçkin heyet tarafından hazırlanan bu eserde yazılanlar eğer yanlış ise bu eser neden satılır?
Yok, eğer yazılanlar doğru ise neden eseri yalanlayan ters bilgiler verilir?
İyi biliyorum ki okurlarımdan bazıları " örf ve adetlerimizi ne güzel yaşayıp gidiyoruz, tebrikleşiyoruz, camilere doluyoruz, böyle bir zamanda bu işi irdelemenin ne anlamı var, suya sabuna dokunmanın ne manası var, oturun rahatınıza bakın?" gibi ifadelerle yazımın içeriğine karşı çıkanlar olacaktır.
Suya sabuna dokunmadan kirlerden temizlenmemizin mümkün olmayacağını burada hatırlatmalıyım.
Rahatına bakıp oturanlar pek fazladır. Oturmayanlara ihtiyaç var.
Ayrıca ben doğruları söyleyeyim de kim ne yaparsa yapsın dedikten sonra konuya girmek istiyorum.
SORU: BERAT DİYE BİR İFADE İSLAM'DA VAR MI?
Hemen söyleyeyim, ne Ku'an'da "Berat Gecesi" nede Peygamberimizin hiçbir hadisinde "Berat"kelimesi geçmemektedir.
Kuranın 9.süresi olan Tevbe süresinin ilk ayetinde geçen
بَرَاءةٌ مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ إِلَى الَّذِينَ عَاهَدتُّم مِّنَ الْمُشْرِكِينَ
"Allah ve Resûlünden kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz müşriklere bir ihtardır!"
Müşriklerden ilgiyi kesme, ültimatom ( kesin uyarı) manasınadır.
Bu günkü berat anlamıyla alakası yoktur.
Peygamberimiz bu geceye şaban'ın 15. gecesi, şaban'ın ortası diye isim verdiğine dair rivayetler vardır.
Kur'an-ı Kerim'in indiği gece olan ve bir defa daha olması mümkün olmayan 610 tarihli Kadir Gecesinden başka hiçbir gecenin fazileti Kur'an'da yer almaz. İsra gecesinden bahsedilir ama mahiyeti ve faziletinden bahsedilmez.
Beraat gecesinin fazileti ile ilgili olarak da Peygamberimizden nakledilen hadislerin tamamı uyfurmadır. Orijinal metinleri bende mevcut olup bunları buraya koymayı uygun bulmuyorum.
Bunlardan bir tanesinde bu gecede Allah'ın dünya semasına tecelli edeceği, Kelb kabilesinin koyunlarının kılları adedince (çokluk belirtmek için kullanılmış bir ifade) insanı bağışlayacağı ve kendisine edilen tüm duaları kabul edeceği anlatılmaktadır. (Tirmizi, Sıyam, 39; İbn Mace, İkamet, 191). Bu rivayetin zayıf bir rivayet olduğu kayıtlıdır.
Bu hadis'e kitabında yer veren İmam Tirmizi ve onun hocası İmam Buhari başta olmak üzere birçok âlim, bu hadislerin isnadlarında problem bulunduğunu, dolayısıyla hadislerin zayıf olduğunu ve bunlarla amel edilmeyeceğini belirtmişlerdir. ( Tirmizi'nin Sıyam, 39'da bu hadisten sonra yer alan açıklaması ile Muhammed Fuad Abdulbaki'nin İbn Mace, İkamet 191'de yer alan açıklamaları).
İbn-i Macenin rivayet ettiği ve Hz. Ali'den nakledildiği söylenen bir ikincisinde ise Peygamberimizin " Şaban ayının yarısı gecesini kâim (ibadetle), gündüzünü sâim (oruçlu) geçirin. O gece Allah, güneşin batmasından fecir doğana kadar dünya semasına inerek şöyle der: Af dileyen yok mu, af edeyim? Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim? Belâ ve musîbete uğrayan yok mu âfiyet vereyim? Şu yok mu, bu yok mu der, tâkî güneş doğana kadar". Elbânî bu hadisin uydurma olduğunu söylemektedir.
Allah'ın dünya semasına inmesi ifadesi fevkalade sakat, yanlış bir ifadedir. Zira sanki Allah en üst katta, bizler de zemin kattaymışız ve Allah, kullarını temaşa etmek için 1. Kata inmiş gibi bir ifade Allaha mekan isnat etmektir. Bu, inanış, İslamın Allah inancıyla taban tabana zıt olan bir inanıştır. Bunu doğru kabul etmek mümkün değildir.
Müfessirlerden Ebu Bekir İbnu'l-Arabî, Beraat gecesinin fazileti hakkında bir tek sağlam hadisin bile gelmediğini, dolayısı ile bu konu ile ilgili olarak hadis diye dolaşan sözlere itibar edilmemesi gerektiğini söylemektedir.( Ebu Bekir İbnu'l-Arabî, Ahkâmu'l-Kur'ân, 2. Bs., y.y., 1968, c. 4, s. 1678 (Duhân Sûresi, 2. ayetin tefsiri)
Gerçekten de Peygamberimizin ve sahabe-i kiramın mescidlerde bu geceyi ihya etmek için toplandığı, özel dualar ettikleri, bugün özellikle ülkemizde olduğu gibi bu geceye has namaz kıldıkları şeklinde tek bir rivayet dahi gelmemiştir.
Bir de Beraat gecesi ile alakalı olarak halk arasında "Beraat gecesi namaz"ı veya "Salâtu'l-Hayr" olarak bilinen bir namaz vardır. 100 rekât olan bu namazın her rekâtında Fatiha ve on defa İhlâs suresinin okunması gerektiği söylenmektedir. (Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, İstanbul, 1986, s. 188.)
Kaynakların belirttiğine göre Berat gecesine ait özel bir namaz yoktur. Gazzâlî, bu gece her rekâtında Fatiha'dan sonra on bir İhlâs okunmak suretiyle kılınacak yüz rekât veya her rekâtında Fatiha'dan sonra yüz İhlâs okunan on rekât namazın çok sevap olduğuna dair bir rivayet naklettiği halde (İhyâ, 1/203),
İhyâ-u Ulûmi'd-dîn'deki hadisleri tenkide tâbi tutan Zeynüddin el-Irâkî ile Nevevî bunun aslının olmadığını söylemişlerdir. Bu namazın bir bid'at olduğunu kaydeden Nevevî, bu konuda Kûtü'l-Kulûb ve İhyâ-u Ulûmi'd-dîn'de geçen rivayete aldanılmaması gerektiğini söylemekte (el-Mecmû', 4/56).
Ali el-Kârî de bu rivayetin uydurma olduğunu belirterek Berat gecesi namazının h. 400 (m. 1010) yılından sonra Kudüs'te ortaya çıktığını kaydetmektedir.
Bu namazın ilk defa h. 448 (m. 1056) yılında Kudüs'te Mescid-i Aksâ'da kılındığına ve zamanla yaygınlık kazanarak sünnet gibi telakki edildiğine dair bir rivayet de nakledilmektedir." ( İhyâ, el-Mecmû ve el-Esrâru'l-Merfûa gibi kaynaklardan naklen; Halit Ünal, "Berat Gecesi", DİA, c. 5, s. 475).
Değerlendirme
Dinde sonradan ortaya çıkan ve hakkında herhangi bir delil bulunmayan bu gibi durumlar hakkında Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"İşlerin en kötüsü sonradan ihdas edilenler / ortaya çıkarılanlardır." (Müslim, Cuma, 43)
"Sonradan ihdas edilen her şey bid'attir" (Nesâi, Îdeyn, 22; İbn Mâce, Mukaddime, 7).
"Her bidat dalalettir, her dalalet de ateştedir." (Müslim, Cuma, 43; Ebu Davud, Sünnet, 6).
İmam Malik'in konuyla ilgili şu sözünü hatırlamakta da büyük fayda vardır:
"Kim, bu ümmet içerisinde (din adına) geçmişte olmayan bir şey ihdas ederse (ortaya çıkarırsa) bu kişi, Hz. Peygamber'in Allah tarafından kendisine verilen risalet (elçilik) görevine ihanet ettiğini iddia etmiş olur. Çünkü Allah Teala
… دِينًا الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسْلاَمَ …
"...Bugün dininizi olgunlaştırdım; size olan nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâm'ı uygun gördüm..." (Mâide, 5/3) buyurmuştur.
Allah, ( ilave yapılmayan) dinine 'nimetim', başka bir ayette وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ 'rızkım' dediğini unutmayalım ( 56/ Vakıa 82)
Bu yüzdendir ki, Peygamberimiz zamanında din olmayan (dine dâhil olmayan) şey bugün de din olamaz!" ( Ebu Muhammed İbn Hazm, el-İhkâm, fî Usûli'l-Ahkâm, Dâru'l-hadîs, Kahire, 1984, c: 6, s: 225).
Görüldüğü gibi Berat gecesi ile ilgili nakledilen hadisler, zayıf hadislerdir. (Pekçoğu da uydurmadır).Rivayet zincirinde bulunan kimi raviler birbirlerini görmemişler, görmüş olsalar bile birbirlerinden hadis işitmemişlerdir. Bazı raviler de hadis uydurmakla suçlanmışlardır.
Bütün bunlar gösteriyor ki bu gece ile alakalı olduğu söylenen bu hadislerle amel edilemez. Nitekim Ahkâmu'l-Kur'an müellifi müfessir Ebu Bekir İbnu'l-Arabî Berat gecesinin fazileti hakkında bir tek sağlam hadisin bile gelmediğini, dolayısı ile bu konu ile ilgili olarak hadis diye dolaşan sözlere itibar edilmemesi gerektiğini söylemektedir. Allah-u a'lem, en doğrusu da budur.
Sonuç olarak şu söylenebilir ki; ne Kur'an'da ve ne de sünnette bugün geniş halk kitleleri tarafından kutlanan kandil gecelerine işaret vardır. Mübarek kabul edilen bu geceler, Peygamber Efendimiz ve ashabından çok sonra Mısır ve Kudüs'te kutlanmaya başlanmış, daha sonra İslam dünyasının çeşitli bölgelerine yayılmıştır. Bu kutlamalar kesinlikle İslam'ın bir emri veya bir tavsiyesi değildir. Müslüman toplumlar tarafından ortaya çıkarılmış ve gelenek haline gelmiştir.
Osmanlı padişahlarından II. Selim döneminden itibaren 'kandil' adını alan bu geceler miraciye, regaibiye, mevlüt gibi çeşitli etkinliklerle ihya edilmiştir. Kandil gecelerini kutlayan her toplum kendi kültüründen bir şeyler eklemiş ve böylece bu geceler gelenekselleşmiştir.
Günümüzde de kandil geceleri halk camilere akın etmekte, kandil simidi ve tebrikleşmelerle son derece yoğun bir şekilde kutlanmaya devam etmektedir.
Beratı almak için belli bir yer ve zaman mefhumu İslam'da yoktur.
Ne zaman ve nerede olursa olsun, ihlas ve samimiyetle Allahtan af isteyen karşılığını alır.
Bu ve buna benzer gerçekleri siz kıymetli kardeşlerime sunmamdan dolayı " bunları söylemenin ne faydası var, şimdi zamanı mı, fitneye sebep oluyorsun" gibi ifadeler duyuyor fevkalade üzülüyorum.
İslam'ı, hurafe ve bidatlerden uzak, olduğu gibi anlatmak, fitne çıkarmak mıdır? inanılacak gibi değil.
Halkım ne yaparsa yapsın, buna müdahale etmek aklımdan bile geçmez ama gerçekleri söylemek bizim görevimizdir.
Herkes hesaba çekilecek, söylediklerimizden, söylenmesi gerekirken söylemediklerimizden sorguya çekileceğiz.
Kişilerin örf ve adetlerine saygım var ama bunları İslami öğreti gibi algılamak ve uygulamak yanlıştır.
Tebrikleşmenin, kucaklaşmanın karşısında kimse olamaz bu ayrı bir şey.
Ben hak olan doğruları söyleyeyim de kim ne yaparsa yapsın ama bilerek yapsın, benim derdim bu.
Yüce dinimiz, yanlış bilgilerle, hurafelerle, "KAYITLI DİN" olmaktan çıkmış, üzülerek ifade edeyim ki KAYIT DIŞI din haline gelmiştir.
Vazifesi, uydurulan değil, indirilen dini anlatmak olanların, bilhassa müftülerimizin daha dikkatli olmaları gerekir. Zira veballeri daha büyüktür.
Hiç kimsenin ibadeti beni ilgilendirmez. Halkımızın bazı gecelerde nasıl hareket edeceği ilgi alanımın dışındadır. Beni ilgilendiren ve kahreden, İslâm'ın hurafeler ve bid'atlerle yanlış anlaşılıp yanlış uygulanmasıdır.
Halk arasında ismi bilinen bazı gecelerin yılbaşı piyangosu gibi algılanıp değerlendirilmesi fevkalâde tehlikelidir.
Dinimizde bazı zaman ve mekânlarda yapılan duaların daha da kabul olacağı, diğerlerinin ise az kabul olacağı gibi bir öğreti asla mevzubahis değildir.
İstedim ki pek çok konuda olduğu gibi bu konudaki yanlışlıkların okuyucularım farkına varsın.
Adam berat gecesinden bir gün önce ölmüşse ne yapacağız?
Berat gecesine ulaşanlar şanslı, ulaşamayıp dün veya ondan önce ölenler şanssız gibi bir söylem ve inanışın İslam'da yeri yoktur.
Bütün gün ve gecelerinizi içten tebrik ediyor, Rabbimden hayırlı ve uzun ömürler diliyorum. Selam ve saygılar size.
Hasan Karagüzel
T54