HABER MERKEZİ
Önce yerinden yurdundan ettiler şimdi de kapıları kapattılar. Batı gayri insani yüzünü bir kez daha gösterdi. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında kan gölüne çevrilen Ortadoğu'dan kaçan milyonlarca sığınmacı kendilerine emniyetli bir yer ararken, Avrupa Birliği (AB) kapıları kapattı. Suriyelilerin ülkelerini terk etmesine neden olan terör örgütlerine tam destek veren Avrupa mültecileri istemiyor. AB'nin hedefi, mültecileri Türkiye'de tutmak ve Türkiye'yi bir tampon bölge haline getirmek. Bu konuda 7 Mart Pazartesi günü Brüksel'de kritik bir AB-Türkiye zirvesi yapılacak. Mülteciler konusunda daha önce varılan mutabakat ele alınacağı zirvede Türkiye'ye yüklenecek görevlerin ve yine bu çerçevede Türkiye'ye vaat edilen 3 milyar euronun akıbeti konusunda son kararın verilmesi bekleniyor. Zirvenin ön görüşmeleri ise Ankara'da yapıldı. 3 Mart Perşembe günü Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüşen Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Donald Tusk, 4 Mart Cuma günü de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya geldi. Tusk görüşmelerinde muhataplarından Avrupa'ya mülteci geçişine engel olunmasını istedi.
Tusk Ankara'ya gelmeden önce ziyaret ettiği Yunanistan'ın başkenti Atina'da Başbakan Alexsis Çipras ile görüşmüş ve mültecilere "Avrupa'ya gelmeyin" çağrısında bulunmuştu. Tusk, "Tüm potansiyel yasadışı ekonomik göçmenlere seslenmek istiyorum. Avrupa'ya gelmeyin. İnsan kaçakçılarına inanmayın. Hayatınızı ve birikimlerinizi tehlikeye atmayın'' dedi. Avrupa Birliği'nin (AB) dönem başkanlığını yürüten Hollanda'nın Başbakanı Mark Rutte ise ?Türkiye'nin sahillerinden Avrupa'ya geçen göçmenlerin sayısının sıfıra doğru inmesi gerektiğini' söylemişti.
7 Mart zirvesi öncesi AB'den Türkiye'ye gelen mesajlar bunlarla da sınırlı değil. AB''nin Ankara'dan denizden yapılan günlük geçişlerin binin altına düşürülmesini istediği belirtildi. Hali hazırda Avrupa'ya günde 2 binden fazla mülteci geçişi olduğu belirtiliyor. Türkiye'den Yunanistan'a geçiş yapan göçmen ve mülteci sayısında geçtiğimiz aylara oranla düşüş olduğunu kabul etmekle birlikte sayıyı çok yüksek bulmaya devam eden Avrupa Birliği, denizden yapılan günlük geçişlerin binin altına düşmesini istiyor. Mülteci yükünü Türkiye'nin üstüne yıkmak için yoğun çaba harcayan isimlerden biri olan Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye'nin günlük geçiş sayısını dört haneli rakamlardan üç haneli rakamlara düşürecek önlemler alması için bastırıyor. Brüksel'deki kaynaklara göre, Avrupa Birliği yeni anlaşma ile Ankara'dan Türkiye üzerinden Yunanistan'a geçen günlük sığınmacı sayısını ciddi oranda aşağıya çekmesini isteyecek. Türkiye'nin Avrupa'da istenmeyen mültecileri geri alma konusunda daha fazla çaba harcaması da yeni anlaşmanın maddelerinden biri olacak. AB kaynakları, yeni anlaşma ile Türkiye üzerinden AB'ye teknelerle geçenlerin sayısının en azından yarıya düşürülmesi gerektiği görüşünde.
Ortak Eylem Planı'nın unsurlarından biri olan Türkiye ile Yunanistan arasındaki ikili Geri Kabul Anlaşması'nın (GKA) daha etkin ve hızlı şekilde uygulanması konusunda adımlar da zirve öncesinde hızlandı. Son günlerde yaklaşık bin mültecinin (Suriye ve Irak hariç) Yunanistan'dan Türkiye'ye getirildiği ifade ediliyor. Ege'de devriye görevine başlayan NATO da yakaladığı mültecileri Türkiye'ye iade ediyor. Türkiye adım adım AB'nin mülteci deposu haline gelirken AB Bakanı Volkan Bozkır'dan, "sözler tutulmaz ise Geri Kabul Anlaşmasını feshetme hakkımız var" açıklaması geldi. Bozkır, 'Ekim, Kasım aylarında da AB'nin vizeyi kaldırma kararını alması lazım. Geri Kabul Anlaşması şayet yürürlüğe girer, Ekim Kasım aylarında vize kalkmazsa Geri Kabul Anlaşması'nın içindeki hükme göre bizim anlaşmayı feshetme hakkımız var. Bu birlikte yürüyen bir ilişki' şeklinde konuştu.
Suriye krizi baş gösterdiğinden bu yana Türkiye'nin kamburu haline gelen sayıları 3 milyonu bulan Suriyeli sığınmacılar, görünen o ki Türkiye'nin sorunu olarak kalmaya devam edecek. Tarihin en büyük göç dalgasında yükü tamamen Türkiye'nin sırtına yıkmak isteyen Avrupa Birliği de bu amacına büyük oranda ulaşmış durumda. Peki Türkiye için bu durumdan hiçbir çıkış yolu yok mu? Bu bağlamda Türkiye'nin önünde 3 seçenek var.
1- SığınmacılarıAvrupa'ya göndermek
AB ülkelerinin sınırları kapattığı ve Ege'de konuşlanan NATO'nun sığınmacıları toplayıp Türkiye'ye bıraktırdığı bir ortamda Türkiye'nin sığınmacıları Avrupa'ya görderebilmesi gerçekçi görünmüyor.
2- SığınmacılarıTürkiye'de tutmak
AB'nin de istediği bu. Ancak resmi rakamlara göre 3 milyon, gayri resmi rakamlara göre bundan çok daha fazla sayıdaki sığınmacılar Türkiye'ye büyük yük oluyor. Bugüne kadar Türkiye 10 milyar dolardan fazla para harcadı. Güneydoğu bölgesindeki kentlerde demografik yapıyı bile değiştiren bu durum toplumsal birçok soruna neden oluyor. Öte yandan Suriyeli sığınmacıların arasında sayıları ve kimlikleri bilinmeyen çok sayıda terörist olduğundan hareketle bu seçenek Türkiye'nin güvenliğini tehlikeye atıyor.
3- SığınmacılarınSuriye'ye dönmesi
Bu seçeneğin gerçekleşmesi, Suriye'de ateşkesin ilan edildiği bir konjonktürde Türkiye'nin çıkarlarına en uygun ve en gerçekçi çözüm olarak duruyor. Suriye'de 50'ye yakın sayıda silahlı grubun ateşkes anlaşmasına imza attığını dile getiren uzmanlara göre, ateşkes tüm Suriye coğrafyasını kapsadığı takdirde Türkiye'de bulunan Suriyeli sığınmacıların yüzde 90'ı ülkelerine dönebilir. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, geçen hafta ateşkese uyulması durumunda kapsamlı bir af kanunu çıkarılacağını açıklamıştı. Ateşkesin Suriye'de ilerlemesi Türkiye'nin takip ettiği Suriye politikasıyla yakından ilişkili. Türkiye'nin çıkarına olan ve Suriyeli sığınmacı probleminden büyük ölçüde ülkemizin kurtulması için AKP hükümetinin Suriye politikası kapsamında krizi körükleyen inadından vazgeçmesi şart. Bu bağlamda AKP hükümeti, Suriye'de ilan edilen ateşkese tam destek vermesi ve fiyaskolarla dolu Suriye politikasını değiştirmesi gerekiyor.