Peki kimler bu süreçte hangi makamlara getirildi? Açıklanır mı bilemem, ama en azından kamuoyunun bilme hakkı olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca bazı personellere şikâyet dilekçelerini geri çekmeleri yönünde telkinlerde bulunulduğu da konuşuluyor. Bu çok ciddi bir iddia ve açıklığa kavuşturulması gerekiyor.
SASKİ'ye Devam…
İlk yazımdan sonra gelen tepkilerin büyük kısmının olumlu olduğunu söyleyebilirim. Bu da gösteriyor ki, halkın ve kamuoyunun vicdanına seslenen her söz, bir yankı buluyor. Şunu açıkça ifade etmek isterim ki; yapılan yapıcı ve samimi eleştiriler Devletimizi zayıflatmaz, aksine daha da güçlendirir. Çünkü sorunları görmezden gelmek değil, yüzleşip çözüm üretmek kurumsal sağlamlığı ve devletin saygınlığını pekiştirir.
Ne yazık ki bazıları hâlâ küçük hesapların peşinde… Kişilerle uğraşmak, günü kurtarmaya çalışmak, koltuğunu koruma telaşına düşmek büyük düşüncenin değil, dar bakışın bir ürünüdür. Oysa büyük düşünen insanlar, kişisel çıkarlar veya şahıslarla uğraşacak kadar zaman kaybetmez. Onlar işin özüne bakar, sistemi düzeltmeye odaklanır.
Bildiğiniz üzere SASKİ Genel Müdürü görevden ayrıldı. Ancak burada önemli bir soruyu sormak gerekiyor: "Ne kadar makamımda kalırsam o kadar iyidir" düşüncesi mi yoksa "Yetkim ve etkin yoksa bu görevde kalmanın anlamı nedir?" anlayışı mı daha değerlidir? Aslında herkesin kendine sorması gereken soru budur.
Kurumda ciddi yapısal sorunlar mevcut. Nereden tutsak elimizde kalacak bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu sorunları çözmek için liyakatli, işin ehli, makam meraklısı olmayan insanlara ihtiyaç var. Makamlar geçici, ama orada alınan kararlar kalıcı etkiler bırakır. "Siz bizim abimizsiniz, onu görevden almayın" gibi duygusal yaklaşımların artık kurumsal yapılarda yeri olmamalı.
Statü olarak yeterliliği olmayan kişilerin belli makamlara getirilmesi, ardından da "Herkes bizden müdürlük istiyor" yakınmaları maalesef Devletimize zarar vermektedir. Bu durum kamu vicdanını yaralıyor.
Peki kimler bu süreçte hangi makamlara getirildi? Açıklanır mı bilemem, ama en azından kamuoyunun bilme hakkı olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca bazı personellere şikâyet dilekçelerini geri çekmeleri yönünde telkinlerde bulunulduğu da konuşuluyor. Bu çok ciddi bir iddia ve açıklığa kavuşturulması gerekiyor.
Bazı ihalelere yönelik iddialar ise çok daha vahim… Fesat karıştırıldığı yönündeki söylentiler sadece kurum içini değil, vatandaşın adalete olan inancını da zedeliyor. Bu işler "Biz açıklama yapmayalım, onlar kendilerini biliyor" demekle geçiştirilemez.
Bugün SASKİ'de bazı makamlarda oturanlar, sadece yerini korumaya odaklanmış durumda. "Yeter ki yukarıya sorun gitmesin, aman dikkat çekmeyelim" anlayışıyla hiçbir yere varılamaz. Yetkisi olmayan, sorumluluk almayan ama makamda oturan kişiler kurumu ileri taşıyamaz. Hatta abartı gibi görünse de, bugün bir çaycının bazı makam sahiplerinden daha etkili olduğunu söyleyenler bile var.
Özetle, makam var ama yetki yok. Yetki varsa da çoğu zaman yanlış ellerde. Bir arkadaşım güzel söylemişti:
"Hak edende yetki yok, hak etmeyende yetki çok."
Bu anlayışı değiştirmediğimiz sürece sadece SASKİ değil, hiçbir kurum sağlıklı bir yapıya kavuşamaz.
Yusuf UYGUR
