HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 19 HAZİRAN 2025, PERŞEMBE

‘Bu ülkenin devası olmak boynumuzun borcudur‘

29.12.2020 00:00
‘Bu ülkenin devası olmak boynumuzun borcudur‘
‘Bu ülkenin devası olmak boynumuzun borcudur‘
DEVA PARTİSİ 1. OLAĞAN BÜYÜK KONGRESİ TOPLANDI



ALİ BABACAN:



'Bu ülkenin devası olmak boynumuzun borcudur'

Demokrasi ve Atılım Partisi 1. Olağan Büyük Kongresi toplandı.

Kongrede konuşma yapan Genel Başkan Ali Babacan, "DEVA Partisi

toplumun herhangi bir kesimini mağlup etmek için değil, tüm

Türkiye'nin kazanması için burada" dedi. Babacan, kız kardeşinin

başörtüsü nedeniyle okuldan uzaklaştırıldığını hatırlattıktan sonra

"Biz ezilmenin ne olduğunu iyi biliyoruz. Bunu iyi bilenler başkasını



ezmez." ifadelerini kullandı.



Kuruluşuyla Türkiye'de toplumun her kesiminin ilgisini toplayan Demokrasi ve

Atılım Partisi'nin (DEVA Partisi) 1. Olağan Büyük Kongresi Ankara Atatürk

Spor Salonu'nda toplandı.

Saat 10.00'da başlayan coşkulu kongrede "Türkiye'nin umudu Ali Babacan"

sloganlarıyla karşılanan Babacan, "Biz hep beraber bu ülkenin umuduyuz"

dedi. Kız kardeşinin başörtüsü nedeniyle üniversiteden uzaklaştırıldığını

hatırlatırken göz yaşlarına hakim olamayan Babacan, kongre konuşmasında

şu ifadeleri kullandı:

'İsyan ederek siyasete girdim'

"Benim siyasete girdiğim zamanlar da yine böyle acıların yaşandığı günlerdi.

Asker vesayeti vardı. Demokrasi, hukuk, özgürlükler ayaklar altındaydı.

Ülkemiz yine derin bir ekonomik krizin içindeydi. Ben kendi ailemde o günlerin

ızdırabını yaşadım. 28 Şubat'ın ağır ikliminde kız kardeşim Orta Doğu Teknik

Üniversitesi'nde okuyan kız kardeşim okuldan üç defa uzaklaştırma cezası

aldı. Başındaki örtü yüzünden. Üstelik düzenledikleri tutacağa da "ders araç

ve gereçlerine zarar vermek" yazdılar. Gerçek sebep neydi? Başörtüsü. Hiç

utanmadan yaptılar bunu. Benim siyasete girmem bütün bu yaşananlara bir

isyandı. Bir daha kimse böyle bir yasağı getirmeye cüret edemez."

'Kötü yönetim eliyle yoksullar ordusu oluşturuluyor'

"İçinde olduğumuz ülkede insanlar aç, yoksulluk ve gelir adaletsizliği derinden

hissediliyor. Kötü yönetim eliyle yoksullar ordusu oluşturuluyor. Çiftçiler,



üreticiler elindekini avucundakini kaybediyor. Esnaf, günlerce siftah

yapamıyor, borçlarını ödeyemiyor, kepenklerini kapatmak zorunda kalıyor.

Emeklilerin aldıkları maaş gün be gün eriyor. Sabit gelirli vatandaşlarımız,

insan onurunu ayaklar altına alan bir hayat standardına mahkûm ediliyor.

Memura, işçiye onurunu, gururunu aşağılayan, sefalet ücretleri reva

görülüyor. Ekonominin her alanında kara delikler baş gösterdi. Devletin

hazinesi boş, merkez bankasının döviz rezervi kalmadı. Gençler işsiz ve daha

da hazini umutlarını yitiriyor. Sağlık hakkına erişim zorlaşıyor, halkımız

tedbirsizlik yüzünden hayatını kaybediyor. Devlet okullarının eğitimdeki

kalitesizliği büyük bir eşitsizliğe sebep oluyor. Anne babalar çocuklarının iyi

eğitim alamamasından, karınlarını doyuramamaktan, yarınlarından korkuyor.

Medya her gün daha da fazla susturuluyor, ekranlar karartılıyor, gazeteciler

tutuklanıyor. Kadınların maruz kaldıkları şiddet artıyor."



'Bir insanın keyfi kararlarının üstünlüğüne biat ediliyor'

Ali Babacan, ülkede tek kişiye dayalı keyfi yönetimin verdiği zararlara dikkat

çekerek şöyle devam etti:

"Hukukun üstünlüğü yerine bir insanın keyfi kararlarının üstünlüğüne biat

ediliyor. İnsan hak ve özgürlükleri çiğneniyor. Belediyelere teker teker kayyum

atanıyor, halkın iradesi yok sayılıyor. Sivil toplum kuruluşlarına baskı

kuruluyor. Koskoca devlet, hukuka sadakat yerine, tek bir kişiye sadakat ile

yönetiliyor. Rant uğruna çevre ve şehir katliamları yapılıyor. Ülkenin doğal

kaynakları yok ediliyor. Şahsileştirilmiş kararlarla dış politika yönetiliyor,

ülkemizin dünyadaki itibarı yerlerde sürünüyor. 84 milyonluk bu büyük ülke

tek bir kişi ve dar bir karar mercii tarafından yönetiliyor."

'Ne yapacağımızı şaşırdık diyen çaresiz vatandaşımızın yanındayız'

"Bütün bu dertlerin, bu ülkenin devası olmak bizim boynumuzun borcudur

artık" diyen Ali Babacan, DEVA'nın siyaset sahnesindeki pozisyonunu şöyle

tanımladı:

"Biz; 'borcumu ödeyemiyorum' diyen, 'ne yapacağımızı şaşırdık' diyen çaresiz

vatandaşımızın yanındayız. Yoksulluğa terk edilen, artan maliyetlerle boğuşan

fedakâr çiftçimizin yanındayız. Bunca yıl çalışmasına rağmen, yoksulluğa ve

haksızlığa mahkûm edilen emeklimizin yanındayız. Çocuklarının yarınlarından

kaygı duyan annelerin, babaların yanındayız. Her gün ölüm korkusuyla



yaşayan, çığlığını tüm dünyaya duyurmaya çalışan kadınların yanındayız. Etnik

veya dini kimliğinden ötürü ayrımcılığa uğrayan, kendisini ikinci sınıf hisseden,

hor görülen tüm vatandaşlarımızın yanındayız. Senelerce okuyup yazılı

sınavlarda yüksek not almasına rağmen, mülakatlarda haksızlığa uğrayan

gençlerin yanındayız. Yargının beraat kararına rağmen hakkı iade edilmeyen,

zulme uğrayan binlerce KHK'lının yanındayız. 'Ölüyoruz' diye feryat eden, zor

şartlar altında çalıştırılan sağlık çalışanlarımızın yanındayız.

Üretim yapan, yatırım yapan, ekonomimize can katan ama yaşadığı sorunları

kısık sesle konuşmak zorunda kalan, mülküne el konulma tehdidiyle yaşayan

sanayicimizin, girişimcimizin yanındayız."

'DEVA tüm Türkiye'nin kazanması için burada'

DEVA Partisi'nin toplumun herhangi bir kesimini mağlup etmek için değil, tüm

Türkiye'nin kazanması için burada olduğunu vurgulayan Babacan, "Biz, tüm

kimlikleri ayrılık değil çeşitlilik olarak görüyoruz; bunun bilincindeyiz. İşte bu

yüzden tüm bu çeşitliliğin zenginliği ile yürüyoruz. Biz çocukların hem

bugününü hem yarınını refaha kavuşturmak için ne yapacağımızı biliyoruz. Biz

kadınların haklı mücadelesini durdurmaya çalışanlara mâni olacağız," dedi.

Babacan'dan Turgut Uyar göndermesi

Hiçbir karanlığın sonsuz olmadığını ve hiçbir sorunun artık çözümsüz

olmadığını hatırlatan Ali Babacan, Şair Turgut Uyar'ın 'Göğe Bakma Durağı'

adlı şiirinden yola çıkarak şu ifadeleri kullandı:

"Hani şair diyor ya, 'göğe bakalım!' Hepimiz birden sevinebiliriz, göğe bakalım

dostlarım. Ben göğe bakınca, yarınlara bakınca ne görüyorum, biliyor

musunuz? Huzur ve kardeşlik içinde bir arada yaşayan bir ülke görüyorum!

Komşularıyla barış ve iş birliği içinde zenginleşen, çözümün adresi, saygın bir

Türkiye görüyorum! İşçinin, çiftçinin, emeklinin, sanayicinin, girişimcinin

yüzünün güldüğü bir Türkiye görüyorum! Ayağa kalkan, konuşan, kalıplardan

kurtulan ve çözüme inanan bir Türkiye görüyorum. Birbiriyle kucaklaşan,

helalleşen, yarınlara bakan bir Türkiye görüyorum! Ben göğe bakınca; adaleti

görüyorum, insan haklarını görüyorum! Her bir bireyin eşit vatandaşlığını, her

inancın koşulsuz saygıyla karşılandığını görüyorum. İnsanını seven bir

Türkiye'yi görüyorum. Yaşayan ve yaşatan bir Türkiye görüyorum

kardeşlerim! Yarınlarını kendi vatanında kuran gençleri görüyorum! Hayata

geriden başlamayan, her alanda önde yer alan kadınları görüyorum!

Engellilerin sokakta, işte, siyasette engellenmediği bir ülke görüyorum! Ben



göğe bakınca; çocukların iyi eğitim aldığı, fırsat eşitliğinin sağlandığı, anne

babaların huzurla başını yastığa koyduğu bir ülke görüyorum. Hep birlikte

kazanan bir Türkiye görüyorum! Gün, Türkiye'ye umut olmanın günüdür!"

Babacan'ın konuşmasının ardından Genel Merkez Yönetim Kurulu (GMYK)

seçimlerine geçildi.



 
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--

logo

   E-posta: bilgi(@)sakaryamedyasi.com.tr
Tüm hakları Sakarya Medyası adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr